27 Kasım 2017 Pazartesi

Günümüz Muhafazakarları...



      Maalesef ki çok doğru bir tespit Yusuf İslam'dan.. Genel tanımı, var olan durumu koruma amacını güden düşünce tarzıdır, muhafazakarlığın.. Genelde değişime kapalı diye adlandırılır muhafazakar olmayanlar tarafından. Oysa gerçekte öyle midir? Yoksa öylemi olmalıdır? Bir muhafazakarda olması gereken özellikler nelerdir?

     Öncelikle ben kendimi muhafazakar biri olarak tanımlıyorum ve kendi inanç çerçevem de inandığıma göre yaşamaya çalışıyorum. Kendi özel durumumdan dolayı dünyaya farklı noktalardan bakan bir anne ile babanın evladı olarak içinde bulunduğum farklı çevrelerin yakın bir zamana kadar fikirsel anlamda çelişkilerine de düştüm, sıkışıklıklarını da yaşadım. Sonunda bu olumsuzluklardan da olumlu noktaları çıkarmayı kendi adıma başardığımı düşünüyorum. Hz Ömer'in meşhur bir söz vardır bilirsiniz.

     Günümüzde kendini islami anlamda bir kanaat önderi olarak görmek, başkalarına örnek göstermek alınabilecek en büyük sorumluluklardan biri. Bırakın kanaat önderi olmayı en ufak bir konuda bile birbirimizi yeterince bilgi sahibi olmadığımız ve kulaktan duyma fikirlerimizle yargılarken ne kadar vebal altına girdiğimizi düşününce kendimize bu konuda Kuran-ı Kerim'den başka rehber edinmememiz gerektiğini düşünüyorum.

     Tecrübelerim doğrultusunda içinde çıkar birlikteliği olmayan samimi cemaat sayısı neredeyse yok denecek kadar azdır. Zaten böyle cemaatlerde fazla büyümezler. Bazı cemaatler olayı o derece abartmıştır ki, zikir çeken seccade yada kuran okuyan kalem gibi işi ticarete dökerek bundan ticari olarak faydalanmayı meşru görürler.

     Özellikle dini yaşamaları açısından bakıldığında da, yalan söylemenin büyük günahlardan biri olarak kabul eden birçok muhafazakar, çıkarları ters düştüğünde ortada ne kul hakkı kalır, ne de haram anlayışı... Bunun da dini açıdan bir gerekçesi vardır kendilerince.. Kendini ilmi anlamda iyi yetiştirmiş ama artniyetli muhafazakarlar bunu bir hadise dayandırma konusunda kendini yetiştirmişlerdir. Konuya tamamen hakimlerdir. Ayetleri kendine göre yontup, hadislerin anlatmak istediği esas noktadan değil de kişinin kendi işine gelen kısmı üzerinden değerlendirip kendi vicdani tatminlerinde konu meşrulaştırılır. Yapılan bu işleme, DİNİ KENDİNE YONTMA diyorum.

    Bence kendini iyi anlamda yetiştirmiş bir muhafazakar, başkalarını yaşam tarzlarından dolayı kendine zarar vermedikçe yada aşırıya gidilmedikçe yargılamamalıdır. Yaşantısıyla örnek olma durumu, söylemiyle örnek olmaktan çok daha etkili bir yöntemdir. En güzel örnekte Peygamber Efendimiz (SAV) varken neden illa tutunacak başka birileri arar ki insan? Arada sıkışmış, kafasında çelişkiler olan (yakın bir zamana kadar ki ben) gibi milyonlarca insan var. Günümüz muhafazakarlarının  yaptığı en büyük hata, insanları dine yönelteceğim   diye  dinden  soğutarak uzaklaştırmalarıdır. Babaların ve annelerin baskı yaptıkları çocukları üniversitede üzerinden baskı ortamı kalkınca kendilerini eğlenceye vermeleri tesadüf müdür? Peki ya ateizm, deizm yada benzeri ideolojilerin bu kadar yaygınlaşmasında ailelerin yaptığı aşırı baskının rolü nedir hiç düşündünüz mü? Edirne'de üniversitede okuduğum yıllarda ve memleketim olan Eskişehir'de bunları yaşayan arkadaşlarım oldu. Zaten bir şey olsa da nefsime uysam mantığıyla düşünen kitleye yapılan aşırı baskı veya  muhafazakarların din adına yaptığı yanlış davranışlar karşımızdaki kişinin dine karşı olumsuz önyargı beslemesini sonrasında da yaşadığı kısa süreli hazların etkisiyle kalbi mühürlenerek potansiyel DİN DÜŞMANI adayları yetişmesine katkı sağlandığı unutulmamalı... Dünya'ya pompalanmaya çalıştırılan İSLAMOFOBİ' de aynı mantıkla çalışıyor aradaki fark onlar bilinçli yapıyor bizse bilinçsiz...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Travma..

                    Stres, genelde bilinenin aksine dozu aşılmadığı zaman faydalı da bir şeydir. Stres ile karşılaşan kalp, vücut ka...

Bu Blogda Ara