2 Aralık 2017 Cumartesi

Travma..

         
 
 
      Stres, genelde bilinenin aksine dozu aşılmadığı zaman faydalı da bir şeydir. Stres ile karşılaşan kalp, vücut kasları ve beyin belli ölçüde güçleniyor. Stresi bir nev’i aşı olarak düşünmek mümkün. Kontrollü stres, insanı olaylara hazırlıyor. Fiziksel ve mental olarak güçlendiriyor. Kronik stresin Alzheimer hastalığını tetiklediği bilinirken, arada sırada karşılaşılan kısa süreli stresin, düşünce ve irdeleme gücünü tetiklediği, hafızayı çalıştırdığı ortaya çıkmış. Bu veriler ışığında, vücudun aslında ne kadar karmaşık ve muazzam bir dizayn olduğunu yeniden görüyoruz. Önemli olan stresi kontrol edecek diğer unsurlara da (eğlence, spor, dinlenme gibi) zaman ayırmamız.
 
      Hayatımda farklı zamanlarda farklı travmalar geçirdim. 20 yaşımda halısaha da top oynarken ölüme yaklaştığım bir durum oldu. 2016 Şubat'ın da çift çene ameliyatı olarak yine ölüme yaklaşma anlamında farklı bir travmam oldu. Bunlarla kıyaslanamayacak olsa da ufak çapta travmalarda geçirdim. Bunların arasında neden beni buluyor dediğim duygusal travmaları sayabiliriz. Bir de fanatik bir Fenerbahçe'li olarak 2006-2009 ve 2012 yıllarında son dakika da kaçan 3 şampiyonluğu atlatmakta kolay olmadı derken birde bunların üstüne yetmezmiş gibi 3 Temmuz olayı patladı :) Bu arada ortaokul arkadaşım tarafından dolandırıldım. Anne-Baba ayrılığı zaten başlı başına en büyük travmaydı ve en uzun etkili olan o oldu.
 
     Bu travmalardan (önemli olanlardan) sıyrılamayıp kendi çözüm yolumu farklı bir şekilde de bulabilirdim. Yetiştiğim çevrede buna müsaitti. Bir gün bu sorunlar birikti birikti birikti ve baktım ki yaşadığım dünyayı değiştiremiyorum işte o zaman kendi değişme zamanımın geldiğini düşündüm. Değişim kararını verdikten sonra ise aslında yaşadığım hiç bir şeyin tesadüf olmadığını ve bunların bana eksiklerimi göstermek amacıyla verilen bir hediye olduğunu gördüm. Okumaya başladığım kitaplardan yaşadığım sıkıntıların adını koydum. 
 
     Buradan öncelikle beni dolandıran ortaokul arkadaşıma teşekkür ediyorum bana bedeli para ile ifade edilemeyecek bir hayat dersi verdiği için.. Mahalle baskısının yoğun olduğu konularda bana hayat dersi veren siyaset ve spor konusunda tartıştığım kişilere teşekkür ediyorum ne kadar boş tartışmalarla zaman kaybettiğimi gösterdikleri için.. bana duygusal travma yaşatan arkadaşlara teşekkür ediyorum evleneceğim yolda beraber yürüyeceğim insanın kıymetini gösterdikleri için.. en büyük teşekkürü de Annemle Babama ediyorum. Farklı dünyaların farklı insanları olmasalardı ben hayata farklı açılardan bakamayacaktım.. ONLAR BENİM HEM EN BÜYÜK ŞANSIM HEM DE EN BÜYÜK ŞANSSIZLIĞIM ;)

Başkası olma kendin ol..

    


        Kendini olduğundan farklı gösterme çabası örneklerine son zamanlarda en çok sosyal medyada rastlayabiliyoruz. İnstagram'da uçuşan mutlu hayatlar bunun en bariz örneği. Benim başıma gelen örnekte ise durum biraz daha farklı. Farklı hayat tarzları arasında sıkışan biri olarak değer verdiğim insanlara en çok "Hayır" diyememekten dolayı kendimi ait hissetmediğim ortamlara girip, kendim olmayan biriymiş gibi davranmam beni en çok rahatsız eden durumlardan biriydi. Gene çelişkide kaldığım başka bir durum, 4-5 yıl öncesine kadar mahalle baskısının yoğun olduğu alanlarda kendi düşüncelerimi ifade edemeyip pasif durumda kaldığım zamanlardı.

     Bu durumlardan ilkini şu şekilde aştım. Ben arkadaşımı bir yere çağırdığım da işim var gelemem diyordu. Meğerse işi olan arkadaşın bütün işi gücü televizyon seyretmekmiş. O beni çağırdığında, bana kırılmasın diye gidiyordum. Baktım ki bu durum "İyiniyet Suistimali" ne doğru gidiyor. Arkadaşımı karşıma aldım ve "ben o yere gitmek istemiyorum eğer sana yalan söylememi istiyorsan bende senin gibi işim var diyeyim" dedim. Dürüst olmak işi çözmüştü..

     Diğer durumda o zamanlar farklı fikirleri savunduğumuz bir muhabbet ortamında siyasetten konuşurken karşı taraf bana göre doğru olmayan bir yorumda bulunulduğun da kanaatimce bu durum böyle değil diye karşı çıktığımda şiddetli bir itiraz gelmişti. Dedim ki abi eğer senin hoşuna gidecek şeyler söylememi istiyorsan, bana bir A4 kağıdına ne konuşacağımı yaz, sende beni onaylarsın tartışma vs olmaz. Aynı kural burada da geçerli olmuştu.

     İnsanın bir duruşu olması gerektiğini düşünüyorum. Burada önemli olan sahip olduğun duruşun başkasının duruşuna müdahale etmemesi. Bu müdahalenin de olma şekli sadece aşırılık ve negatif bakış açısıyla oluyor. Bir insan yüzsüz olmamalı ama ikiyüzlü de olmamalı. Burada ki denge gibi. Aslında yaş aldıkça DENGE' nin hayatımızdaki yerinin bizim düşündüğümüzden çok daha fazla olduğunu düşünüyorum. 

         

Atatürk vs Erdoğan değil, Atatürk ve Erdoğan...

     Bu yazının başlığından rahatsız olanlar olmuştur. Hatta farklı ideolojilerin aynı şahinlikteki savunucuları tarafından siyaset konuştuğumuzda sen iki lideri nasıl yan yana koyarsın diye özel sohbetlerimizde söylemler duyduğumda olmuştur. Benim için kimin ne dediği belli bir tarihe kadar önemliydi ama artık kimin benim için ne düşündüğü umrumda değil. İnsanlar nasıl Tayyip Erdoğan'a olan nefretlerini veya Atatürk'e olan nefretlerini "Bu benim düşünce özgürlüğüm" kılıfı altında paylaşmaktan çekinmiyorsa, nefret yerine yapılan hizmeti ve iki liderinde uzun dönemli bağımsızlık mücadelesini taktir etmeyi cesaretle söylemenin çekinilecek hiç bir tarafı olmadığını düşünüyorum. Biliyorum bu yazımdan sonra "Metin keşke bu konulara girmeseydin" diyenler olacak. Bunu diyenlerinde genelde bütün gün sosyal medyadan Atatürk/Erdoğan üzerinden nefret yazıları paylaşması manidar.. Ben hiç değilse kendi düşündüklerimi sözlü veya yazılı olarak beyan ederken başkaları gibi karşı tarafı hedef almadığımı biliyorum. Çünkü benim düşüncelerim nefret-karamsarlık-hamaset üzerine değil. Bunu söylerken tek tarafı hedef almıyorum. Fanatik olan herkesi kastediyorum. A partisi veya B partisi farketmiyor. İnsanları Atatürk mü Erdoğan mı sorusu üzerinden sanki birini seçmeye mecburmuşsun gibi bir algı var.

     Öncelikle ben bu konuda kendi düşüncemi söyleyeyim. Atatürk'te, Erdoğan'da zor konjenktürler de ülkeyi yöneten milyonları peşinden sürükleyen, karizmatik, bir satranç oyuncusu gibi uzun dönemli hamleler yapan siyasi aktörler. Biri cumhuriyetçi geleneğin temsilcisi, diğeri de muhafazakar geleneğin..

     10 Kasım sabahı kendi instagram hesabımdan bir resim paylaştım. Bu resme gelen ilk tepkilerden biri fanatik muhafazakar bir arkadaştan geldi "Oooo Metin Atatürk'çü olmuşsun"... Atatürk hayranı biri değilim, Erdoğan hayranı biri de değilim.. Ama bir kesim tarafından Atatürk'çüyüm diğer kesim tarafından Erdoğan'cıyım. Beni kim nasıl kafasında şekillendirirse şekillendirsin önemli değil. Benim için kendi vicdanımın ne dediği önemli. İki liderinde zamanında yaptığı yanlışlar var. Dönemlerinin zorlukları itibariyle, dipnot olarak belirteyim tabi ki Atatürk'ün döneminin zorlukları şu an ile kıyaslanamaz ama 15 Temmuz başarılı olsaydı Kurtuluş Savaşı'mızı arardık. Çünkü Kurtuluş Savaşında düşman belliydi burada ise düşman kendi ordumuz içinde olacağından at izi ile it izlerinin birbirlerine çok karıştığı ortamlarda hangi şartlar ve koşullar altında olduklarını tam bilemediğimiz durumlarda verdikleri kararlar yüzünden de kısa dönemde hatalar yapmışlar. Ben mikro hatalara bakmıyorum. Benim için resmin bütününü görmek önemli. Bu milletin bekası için makro ölçüde ne yaptıkları önemli. Bu ülke için hiç bir şey yapmamış saatlerce survivor, evlilik programları, tv dizileri yada futbolla uyuşturulmuş mikro düşünebilenlerin, makro ölçüde ne olup bittiğini bilmeden ülkesini tüm dünyanın saygı duyacağı şekilde temsil eden liderleri eleştirmeleri normaldir...

1 Aralık 2017 Cuma

Bilgi...

     Bilgi, çağımızın en önemli silahıdır. Biz bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmayı çok severiz. Kulaktan duyma şehir efsaneleri ile doludur hayatımız. Her konuda iddaalıyızdır. Duyduğumuz yada gördüğümüz bir şeyi kendi yorumlarımızla birleştirip peşin hüküm (Önyargı) vermeyi de severiz. Bilmek için araştırmak bize zul gelir. Oysa ki "Google" amcamız bize bu konuda mükemmel bir şekilde yardımcı olur. Bilmediği şey yoktur. Yalan yanlış bilgi de çoktur ama doğru bilgiye ulaşmaksa amacınız her türlü ulaşırsınız. Özellikle mahalle baskısının yoğun olduğu konularda çok biliriz. Futbolsa, siyasetse en iyi teknik direktör yada en iyi siyasetçi bizizdir. Bu konuda fazla bilgim yok sadece televizyonlarda konuşulduğu kadar yada köşe yazılarında okuduğum kadar biliyorum demek bize zor gelir.
 
     Oku, bize ilk emir değil midir? Peki biz okumamız gerekirken, ilerlememiz gerekirken, gelişerek öğrenmemiz-öğrenerek gelişmemiz gerekirken ne yapıyoruz? Gelsin Survivor lar, gitsin diziler. Spor yap? Kitap oku?  Olmaz vaktim yok... Televizyon seyretmek için yada sosyal medyada  saatlerce  oyalanmak için vakit var ama.. Aylık 100 TL spora ver desen ya çok para hem de gereksiz diyen arkadaşlar günde 2 paket sigara (20 TL) söz konusu olduğunda hemen Tekel bayisinde soluğu alabiliyor. Kendimize dürüst olalım. Bahane üretirken gösterdiğimiz bu üretkenliği kendimizi geliştirmek için de gösterelim.
 

Travma..

                    Stres, genelde bilinenin aksine dozu aşılmadığı zaman faydalı da bir şeydir. Stres ile karşılaşan kalp, vücut ka...

Bu Blogda Ara